Şubat 8, 2008

Bir not

Posted in Hatice, Hazreti Hatice, Hz. Hatice, Hz. Hatice (r.a.), Hz.Hatice 4:40 pm tarafından Alperen Türkü

Hz. Hatice (ra)nin Canı ve Malıyla Allah Yolunda Mücadele Etmesi

Ticaretle uğraşan zengin bir kişi olan Hz. Hatice validemiz (ra), Müslüman olduktan sonra dünyevi değerlerin peşinden gitmek yerine, bunları Allah’ın rızasını kazanma yolunda seve seve ortaya koymuş ve servetini İslam uğrunda harcayarak örnek bir ahlak sergilemiştir. Yüce Allahın Hiç şüphesiz Allah, mü’minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da O’nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah’tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte ‘büyük kurtuluş ve mutluluk’ budur. (Tevbe Suresi, 111) ayetinin hükmü gereği, malını ve canını Allah yolunda seve seve vermeyi göze almıştır. Çünkü aklı ve basireti sayesinde dünya hayatında kazanılabilecek hiçbir menfaatin, sonsuz ahiret nimetleriyle kıyaslanamayacağını görebilmiştir.

Hz. Hatice (ra)nin İffetli, Onurlu ve Asil Karakteri

Hz. Hatice (ra)’nin iffeti ve vakarı İslamiyet’i kabul etmesinden önceki dönemde de dikkati çekmiş ve bu özellikleri nedeniyle o zamanlarda bile “Tâhire” (pak ve temiz kadın) lakabıyla anılmıştır. Kuşkusuz Hazreti Peygamberimiz (sav)in Hz. Hatice (ra)yi kendisine eş olarak seçmesinde bu üstün ahlakının ve asil karakterinin büyük payı olmuştur.

Yüce Allah bir Kuran ayetinde “Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi ‘onurlu-üstün’ bir makama sokarız.” (Nisa Suresi, 31) ayetiyle, onuru, Kuran ahlakını yaşamada samimi bir çaba gösteren, Kendisi’nden gereği gibi korkup sakınan kimselere vereceğini bildirmiştir. Hz. Hatice (ra) de Allah’ın Kuran’da bildirdiği tüm sınırlara en güzel şekilde uyarak onur, vakar ve saygınlık kazanmıştır. İçinde yaşadığı Arap toplumundaki cahiliye kadınlarından, konuşmaları, hareketleri, yüzündeki ifadesi, bakışları ile ayrılmış, kendisinin iffetli ve vakarlı bir kadın olduğu hemen anlaşılmıştır. Bu, doğal bir asaleti, insani bir heybeti ve güvenilir bir kişiliği de beraberinde getirmiştir. Nitekim Allah, müminlerin bu özellikleriyle ‘tanındıklarına’ bir Kuran ayetinde “… Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir…” (Fetih Suresi, 29) ifadesiyle dikkat çekmiştir.

Kaynak: http://www.fatihdernegi.com/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&t=9262&start=0&postdays=0&postorder=asc&highlight= 

 

İlk Müslüman..

Posted in Hatice, Hazreti Hatice, Hz. Hatice, Hz. Hatice (r.a.), Hz.Hatice 4:37 pm tarafından Alperen Türkü

İLK MÜSLÜMAN HZ. HATİCE
Kâinatın Efendisi Hazret-i Muhammed (a.s.m.), Hira’daki ulvî mazhariyetle İlâhî memuriyetini idrak etmiş ve kudsî risalet vazifesini yüklenmişti. Ancak bu ağır ve büyük vazifenin icabları vardı, onları yerine getirmek lazım geliyordu. Bunun ise, içinde bulunduğu cemiyette pek kolay olmayacağı kendisince muhakkak bilinen bir husustu.
O anda, Efendimiz tek başına bir tarafta, bütün dünya bir tarafta yer alıyordu. Ve o, umum dünyaya Allah’tan aldığı emirleri tebliğ edecekti. Elbette bu, basit bir hâdise olarak görülemezdi.
Allah Resûlü, dünyalar durdukça insanlığa nûr ve şeref olan vazifesine nereden ve nasıl başlaması gerektiğini de çok iyi hesaplıyordu.
Durumu evvela en yakını bulunan hanımı Hazret-i Hatice’ye anlattı. Hazreti Hatice, ona tereddütsüz sadakat elini uzattı ve ilk Müslüman olma şerefine kavuştu.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, bundan sonra, Hazret-i Hatice’ye, Cebrâil’den (a.s.) öğrendiği şekilde abdest aldırdı ve yine Cebrâil’den öğrendiği sûrette imam olarak şerefli zevcesine iki rek’at namaz kıldırdı.
Efendimizin kıldırdığı bu iki rek’at namaz163 imam olarak kıldığı ilk namazdır ve bir pazartesi gününün sonuna doğru kılınmıştır.164

163. Önceleri, namaz ikişer rek’âttan, iki vakit (bizim sabah ve akşam namazlarına yakın bir vakitte) olarak farz kılınmıştı. Daha sonra buna gece namazı da (Teheccüd) ilâve olundu. Mi’râc’da vaktin beş vakit olarak tayin edilmesinden sonra, gece namazı farzı, ümmet için nafileye çevrildi. Ancak Resûl-ü Ekrem Efendimize farz olmakta devam etti.
164. Tahirü’l-Mevlevî, Müslümanlıkta İbâdet Tarihi: 25

Hz. Hatice Validemiz

Posted in Hatice, Hazreti Hatice, Hz. Hatice, Hz. Hatice (r.a.), Hz.Hatice 4:35 pm tarafından Alperen Türkü

“Selam olsun sana, ey mü’minlerin anası. Selam olsun sana, ey Resullerin efendisinin zevcesi. Selam olsun sana, ey dünya kadınlarının efendisi olan Fâtımet-üz Zehrâ’nın anası. Selam olsun sana, ey ilk iman eden kadın. Selam olsun sana, ey malını, servetini Seyyid-ül Enbiyâ’nın yardımında sarfeden, ona elinden gelen hiçbir yardımı esirgemeyen ve düşmanlar karşısında onu müdâfaa eden. Ey Cebrâil’in kendisine selam verdiği ve yüce Allah’tan kendisine selam getirdiği kimse. Ne mutlu sana Allah’ın verdiği fazl-u ihsandan dolayı. Allah’ın selamı, rahmet ve bereketi senin üzerine olsun.”

Büyük İslâm kadını, mü’minlerin anası, Allah Resulü’nün (s.a.v) değerli zevcesi Hz. Hatice (r.a) hicretten 68 yıl önce, asil bir âilede dünyaya geldi. Babası Huveylid, Kureyş’in büyüklerinden ve servet sahibi birisiydi. Annesi Fâtıma ise Mekke’nin tanınmış ve iffetli kadınlarından sayılırdı.

Cahiliyet zamanında yaşamalarına rağmen böyle değerli âilede yetişen Hz. Hatice, öylesine şeref, haysiyet, iffet ve temizlik dolu bir hayat yaşıyordu ki toplum içerisinde “Tâhira” (temiz) diye meşhur olmuştu. Halbuki nefsânî heveslerini ve şeytanî arzularını gerçekleştirmesi için her türlü maddî imkana sahip idi.

O, hatta Müslüman olmadan önce dahi, insanın değer ve üstünlüğünü paraya-pula, dünya malına, ırka, makama değil, onda bulunan güzel sıfatlara, insanî ve ahlakî değerlere bağlıyordu. O gün Mekke’nin en zengin, en ileri gelen şahsiyetlerinin (Ebu Süfyan, Ebu Cehil, Akabe b. Ebi Muayt gibi) evlenme tekliflerini reddetmiş ve gözü sürekli fazilet, insanlık, dürüstlük, sadâkat vb. sıfatlara süslenmiş birisini aramış ve Allah Resulü’nü tanıyıncaya kadar başka birisiyle evlenmeye gönlü rıza göstermemişti. Fakat Resulü Ekrem’le tanıştıktan sonra, Hazret’in fakirlik ve öksüzlüğüne bakmamış, bizzat kendisi evlilik teklifinde bulunmuştu.

Hz. Hatice’nin bir başka özelliği ise o değerli insanın nedenli akıllı, basiret ve dirayet sahibi oluşudur. Öyle ki babasını cahiliyet zamanında meydana gelen “Ficar” harbinde kaybetmesinin ardından, babasından kalan serveti büyük bir dirayet ve basiretle ticarete atmış ve gün geçtikçe servetini artırmış ve Mekke’nin en önde gelen zenginleri arasına girmişti.

Tarih Hz. Hatice’nin serveti hakkında şöyle diyor: “Onun sadece ticaret yaptığı mallarını 80 bin deve taşıyordu. Dört yüz hizmetçi onun ticaret ve sair işlerini yürütmekle görevliydi.”
Bu servete sahip olan Hz. Hatice fakirlere, düşkünlere yardım etmeği de ihmal etmemiş ve bu adetini Resulullah’la evlendikten sonra da devam ettirmişti.”

Evet, küçük bir malını kaybetmekle dünyaları yıkılan veya başkalarına en ufak bir şey verirken canları çıkan, çoğu insanların tam aksine Hz. Hatice bütün servetini Hz. Resulullah’ın ayağına dökmüş ve onun yüce hedefi için sadece kendi servetini değil, canını dahi adamıştı ve o yüce hedef uğruna bütün çilelere severek katlanmıştı.

Hz. Hatice uzun yıllar beklemiş ve bütün Kureyş kabilelerinin büyüklerini reddederek Resulullah gibi manevi değerlerle donatılmış birisini aramış ve karşılaşınca da bizzat kendisi evlenme teklifinde bulunmuştur. Öte yandan Allah Resulü de Hz. Hatice kendisinden bir hayli yaşlı olmasına rağmen, onda gördüğü fazilet, iffet ve insanî değerlerden dolayı onun evlilik teklifine seve-seve olumlu cevap vermiş ve evlenmişti.

Bazı batılı yazarlar, İslam’a ve Resulullah’a olan düşmanlıklarından dolayı, Allah Resulü’nün Hz. Hatice’nin servetinden dolayı onunla evlendiği ortaya sürmüşlerdir. Halbuki Resulullah’ın hayatını az da olsa araştıranlar biliyorlar ki Resulullah’ın asla değer vermediği şeylerden birisi de dünya malı idi.

Kaldı ki evlenme teklifinde bulunan, bizzat Hz. Hatice’nin kendisi idi, Resulullah (s.a.v) değil. Sonra Resul-i Ekrem’in evlendikten sonra Hz. Hatice’ye gösterdiği sevgi muhabbet ve saygı (ki bu Hz. Hatice’nin ölümünden sonra bile bütün sıcaklığıyla devam etmiş ve hatta bu durum bazı diğer hanımlarının kıskançlık duygularını kabartmış ve Resulullah’a itirazda bulunmuşlardı) en açık şekilde Allah Resulü’nün Hz. Hatice’nin serveti değil, fazilet ve insanî değerlerinden dolayı onunla evlendiğini gösteriyor. Evlendikten sonra dahi Hz. Hatice, gönüllü olarak servetini İslâm yoluna harcamış ve hiçbir zaman Resulullah bu konuda bir teklifte bulunmamıştı. Nitekim bu servetin hepsi İslâmî hedefler uğruna harcanmış ve kendilerine hiçbir şeyi biriktirmemişlerdi.

Şimdi tekrar Hz. Hatice’yle Resul-i Ekrem’in (s.a.v) evlenme olayına dönelim. Önce de dediğimiz gibi, bu iki büyük şahsiyeti birbirine yakınlaştıran ve hayatlarını birleştirmelerine vesile olan şey, asla maddî değil, tamamıyla manevî ve İlahî sâiklerden ibaretti. Şimdi bu iddiamızı kanıtlayan delillerden sadece bir kaçını sizlere aktarmakla yetineceğiz:

1- Hz. Hatice’nin kölesi olan ve Hz. Muhammed’le (s.a.v) ticaret seferine çıkan Meysere isimli zat, yolculuk esnasında Kureyş Emini’nde gördüğü kerametleri ve Şam rahibinden onun hakkında duyduğu sözleri Hatice’ye anlatırken Hz. Muhammed’e karşı içinde aşırı bir sevgi duyarak şöyle diyordu: “Yeter artık Meysere! Muhammed’e karşı sevgimi iki kat artırdın; git seni azâd ettim; karın da senin olsun; ayrıca iki yüz dirhem, iki at ve bir kıymetli elbiseyi sana bağışladım.” Ondan sonra Meysere’den duyduklarını Arap bilgini Varaka b. Nevfel’e anlatıyor; Nevfel de: “Bu kerametlerin sahibi Arabî Peygamber’dir” diyordu.

2- Bir gün Hz. Hatice evinde oturmuş, cariye ve köleleri etrafını sarmıştı. Bir Yahudi âlimi de o mecliste bulunuyordu. Bu sırada Kureyş genci (Hz. Muhammed (s.a.v) ) Hatice’nin evinin yanından geçiyordu. Yahudî âliminin gözü Peygamber’e ilişti. Peygamber’den birkaç dakikalığına meclise katılmasını istedi. Resul-i Ekrem (s.a.v) Yahudî âliminin ricası üzerine meclise katıldı. Hz. Hatice Yahudî âlimine dönerek şöyle dedi: “Eğer onun amcaları senin bu soruşturma ve teftişlerinden haberdar olurlarsa, kuşkulanır ve kötü bir tepki gösterirler; çünkü onlar yeğenleri hususunda Yahudîlerden korkuyorlar.” Yahudî âlimi bu sözleri duyunca “Sen ne diyorsun? Muhammed’e kim zarar verebilir? Oysa Allah onu, nübüvvetin hatmi ve halkın hidâyeti için seçmiştir” dedi. Hatice, “Onun böyle bir makama erişeceğinin delili nedir?” diye sorunca, o şu cevabı verdi: “Ben ahir-üz zaman peygamberinin alametlerini Tevrat’ta okumuşum. Onun alametlerinden bazıları şöyledir: Onun babası ve annesi ölür; ceddi ve amcası onu himayeleri altına alırlar. O Kureyş’ten bir kadınla evlenir.” Sonra Hatice’ye dönerek şöyle dedi: “Ne mutlu onun eşi olma iftiharını elde eden kadına!”

3- Arap bilginlerinden olan Hatice’nin amcazadesi Varaka’nın Ahdeyn (Tevrat ve İncil) kitapları hakkında çok bilgisi vardı. Varaka defalarca şöyle demişti: “Kureyş’ten bir kişi, Allah tarafından insanları hidayet etmek için görevlendirilecek ve Kureyş’in zengin kadınlarından biriyle evlenecektir.” Hatice de Kureyş’in zengin kadınlarından olduğu için Varaka ara sıra ona, “Bir gün gelir ki yeryüzünün en üstün, en şerefli erkeğiyle evlenirsin” diyordu.

4- Bir gece Hz. Hatice rüyasında güneşin Mekke üzerinde döndüğünü ve yavaş yavaş aşağı inerek onun evine girdiğini gördü. Rüyasını Varaka’ya anlattı. Varaka onun rüyasını şöyle tabir etti: “Şöhreti âlemi tutacak büyük birisiyle evleneceksin.”

İşte bütün bunlar ve Allah Resulü’nün harikulade şahsiyeti ve manevî faziletleri, Hz. Hatice’nin yıllardır düşlediği ve o yaşa kadar beklediği yegâne insanı ona tanıtmıştı. Hz. Hatice, bilahare Hz Muhammed (s.a.v) ile evlenmeye karar vererek, bir vasıtayla bu arzusunu ona bildirdi. Resul-i Ekrem de, onda olan değerleri, onun fazilet, iffet ve dirayetini bildiği için bu isteğine olumlu cevap verdi.
Evlenmenin nasıl gerçekleştiği hakkında tarihçiler şöyle yazıyorlar: Hz. Hatice’nin bizzat kendisi bu evliliğe meyilli olduğunu açıklayarak şöyle demişti: “Amca oğlu! Ben senin kendi kavmin arasında olan izzet ve azametin, doğruluğun emanettarlığın ve güzel huyun için seninle evlenmek istiyorum.” Kureyş’in Emini de ona şöyle cevap vermişti: Amcalarıma haber verip onlara danışmam gerekir.” Bu bazı tarihçilerin yazdığıdır. Fakat tarihçilerin çoğu Hz. Hatice’nin mesajını Aliyye kızı Nefise’nin şu şekilde Peygamber’e ulaştırdığını yazıyorlar:

“Ya Muhammed! Niçin hayatını temiz bir eşle aydınlatmıyorsun? Eğer seni güzelliğe servete, şerâfet ve izzete davet edersem kabul eder misin? Peygamber: “Kimi kastediyorsun?” deyince, “Hatice’yi” diye cevap verdi. Peygamber şöyle buyurdu: “Hatice bu işe razı olur mu? Onunla aramızda çok fark vardır! Nefise, “Ben onu razı ederim; yeter ki sen bir vakit tayin et de Hatice’nin vekili Amr b. Esed ile senin akrabaların bir araya toplansınlar ve nikah merasimini yerine getirsinler” dedi.

Resul-i Ekrem bu hususta değerli amcası Ebu Talib’e danıştıktan sonra, Kureyş büyüklerinin de katıldığı görkemli bir toplantı düzenlendi. Önce Ebu Talip Allah’a hamd ü senâyla başlayan bir hutbe okuyarak yeğenini tanıttı. Ardından Hatice’nin akrabalarından olan Varaka b. Nevfel de bir hutbe okuyarak Hz. Muhammed’in ve kavminin üstünlük ve fazlını itiraf edip bu evliliğe razı olduklarını ilan etti. Nikah akdi okundu ve mihriye olarak dört yüz dinar veya bazı rivayetlere göre yirmi deve tayin edildi ve böylece izzet, fazilet ve saâdet dolu bir hayatın temeli atılmış oldu.

Bu mübârek evlilik takriben 15 yıl sürdü ve Hz. Hatice 65 yaşında iken gözlerini dünyaya kapadı ve şeref, izzet ve iftihâr dolu bir hayatı geride bıraktı. Hz. Resul-i Ekrem (s.a.v), Hz. Hatice hayatta olduğu müddetçe başka biriyle evlenmemiş ve ona olan sonsuz saygı ve muhabbetini böylece ortaya koymuştu.

Hz. Hatice, Resul-i Ekrem (s.a.v) peygamberliğe seçilir seçilmez ona iman etmiş ve böylece ilk Müslüman kadın olma iftiharını da diğer iftiharlarına eklemişti. O yüce kadın, Allah Resulü’ne (s.a.v) iman ettikten sonra dâima Resulullah’ın yanında olmuş ve bu büyük görevinde var gücüyle ona yardımcı olmaya çalışmıştı. Bu doğrultuda bütün kınamalara, bütün çilelere, işkencelere katlanmış ve uzun müddet Mekke’de ilk Müslüman olan erkek Hz. Ali ile birlikte tek başlarına Resulullah’ın yanında yer alarak, onunla birlikte müşriklerin gözü önünde Mescid-ül Haram’da namaza durmuş ve bütün bir küfür ve şirk cephesine karşı durmuşlardı.
Hz. Hatice’nin bir başka özelliği, Allah Resulü’nün mübarek neslinin ondan devam etmesidir. Zira Hz. Mâriye hariç (ki onun oğlu İbrâhim küçük yaşta vefat etmiştir) diğer hanımlarının hiçbirisinin çocuğu olmamıştır.

Evet Hz. Hatice, Fâtıma gibi bir evladı dünyaya getirme saadetine nâil olmuş ve Resulullah’ın mübarek nesli kendisinden devam etmiştir…
Burada Hz. Hatice’nin makam ve faziletinin daha iyi anlaşılması için Resulullah’ın bazı hadislerini nakletmeği uygun buluyoruz:

Bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Hatice cennetin faziletli kadınlarındandır.” Hz. Ali den şöyle nakledilmiştir: “Resulullah (s.a.v) bir gün hanımlarının yanında Hatice’den söz ederek ağladı. Bunu kıskanan Hz. Âişe: “Beni Esed’in şu kırmızı, ihtiyar kadınının neyine ağlıyorsun? Allah sana daha genç birisini nasip etmemiş mi?” diye itirazda bulundu. Allah Resulü buna çok rahatsız oldu ve şöyle buyurdu: “Hayır Allah’a andolsun ki, Hatice’den daha iyisini bana nasip etmemiştir. O, korku ve buhran dolu bir zamanda bana iman etti ve İslâm yolunda her türlü fedakarlıktan ve bana yardımdan geri durmadı.”

Yine şöyle buyurmuştur: “Allah’a andolsun ki, Allah bana Hatice’den daha iyisini nasip etmemiştir; her kes beni inkar ettiği sırada, o bana iman etti. Her kes beni yalanladığı zaman, o beni tasdik etti. İnsanlar beni mallarından mahrum bıraktıkları sırada, o, kendi servetiyle benim yardımıma koştu. Allah, ondan bana evlat nasip etti.”

Evet Allah Resulü Hz. Hatice’yi vefatından sonra da hiçbir zaman unutmaz ve hatta Hatice’nin dostları ve arkadaşlarına dahi fevkalade saygı gösterir ve sürekli onlara hediyeler gönderir ve iyilikte bulunurdu.
Hz. Hatice’ye fazilet ve üstünlük olarak bu yeter ki Allah-u Teâla Cebrail (a.s) vasıtasıyla ona selam gönderiyordu.

Evet Allah Resulü’nün gözünde böyle yüce bir makam ve değer sahibi olan ve onun en büyük yardımcılarından sayılan birisinin, ayrılığı ve vefatı da pek tabiidir ki onun derinden yaralanmasına ve üzülmesine neden olsun. Nitekim de öyle olmuş ve Resulullah (s.a.v) Hz. Hatice ile birlikte, diğer büyük hâmisi olan amcası Ebu Talib’i de aynı yılda kaybedince o yıl “Hüzün Yılı” diye adlandırılmıştır.
Artık iki büyük hamî, âhiret yurduna göçmüş, ama her biri yerine bir diğer hâmiyi bırakıp gitmişlerdi. Ebu Talip oğlu Hz. Ali’yi ve Hatice kızı Hz. Fatıma’yı. Artık bu görev onların omuzlarına ağırlık etmekteydi.

Allah Resulü hastalanıp ölüm döşeğine düşen Hz. Hatice’nin başucuna gelip onu şöyle müjdelemişti: “Ey Hatice, sevin ki Allah seni İmran kızı Meryem ve Firavun’un zevcesi Asiye’yle eşit kılmıştır.”

Evet Hz. Hatice, hayatının bütün yönleriyle, iffeti, hayası, takvâ ve temizliği, ibâdet ve itâati, fedakarlık ve dünyaya meyilsizliği, kocasına olan itâat ve teslimiyeti ve Allah yolunda ona yardımıyla ve bilahare yetiştirdiği evlatlarıyla bizler için büyük örnektir.

Kaynak: http://www.kudusyolu.com/index.php?adres=kadin&dil=tr&id=2 

Ya! Hz. Hatice

Posted in Hatice, Hazreti Hatice, Hz. Hatice, Hz. Hatice (r.a.), Hz.Hatice, Uncategorized 4:14 pm tarafından Alperen Türkü

Senin beldene yoluna geldim.
Uzaktan sana niyâz gönderdim.
Kapına varmayı ne çok isterdim.
Garibim, yalnızım sana muhtacım.

Gel desen bütün yollar açılır…
Bu garib gönlüm uçar sevinir…
Senin kapında kaleler, cariyeler sevilir.
Yoluna kurban olduğum bizi de çağır.

Bilirim yüzüm yok ki istemeye…
Başka nereye gideyim ki affet diye!
Anam affet ne olur bas bağrına diye!
Umarım hep umacağım hep Anam diye…

Cennet-ül Muallâ’nın Sultan Ana’sı
Dertlilerin çaresizlerin barınağı
Komşuları, dostların kulların en iyisi
Bizi bırakma ne olur! Anaların Ana’sı

Tut elimden anam tavaf edelim.
Sensiz tutmuyor ne ayağım ne elim.
Sensiz söylemiyor tutuk dillerim.
Affet deyu hep yolun gözlerim.
Sensiz bu illerde neylerim kime giderim.

Rabbimin nazlısı Habibinin gülüsün…
Bizim için niyâz eyle Allah’a affetsin!
Bizi Habibine ümmet eylesin!
Bizleri kölelikten kurtar Anam amansın!

Hepimiz köle pazarında, cariyeler köleleriz!
Denize düşmüş yüzme bilmeyenlerdeniz!
Aman simidini at! Çek diye bekleriz!
Ne olur hiç bırakma biz sensiz neyleriz?
Aman Ya! Hz. Hatice Annemiz…

Kaynak: http://www.schens.com/oku.asp?id=157 

Hazret-i Hatice-yi Kübra (r.a)

Posted in Hatice, Hazreti Hatice, Hz. Hatice, Hz. Hatice (r.a.), Hz.Hatice 4:07 pm tarafından Alperen Türkü

 Hazret-i Hatice-yi Kübra (r.a)

Müminlerin Annesi…

Dört hatunun faziletleri bütün dünya hatunlarının faziletlerinden üstündür.

Meryem Bint-i İmran, Firavun’un karısı Asiye, Hatice bint-i Huveyled ve Fatma bint-i Muhammed”

Hz. Hatice, iki cihan serveri, Peygamber Efendimizin, temiz, iffetli, yüce ahlak sahibi hanımlarından ilki, müminlerin annesi.

Kureyş kavminden, babası Huveylid, annesi Fatıma. Baba ve anne tarafından soyu Peygamber efendimizin soyu ile birleşmekte.

Hz.Hatice ilk önce Varaka ibn-i Nevfel’e nişanlanmış ancak nikah yapılmamıştır. İkinci kez künyesi Ebu Hale ve ismi İbn-i Nebbaş olan bir zat ile nikahlanır. Ebu Hale’nin vefatından sonra Atik ibn-i Abid ile evlenir. Atik’in de vefatından sonra amca oğlu Sayfi ibn-i Umeyye ile evlenir. O’nunda ölümü üzerine dul kalır.

Hz.Hatice, ticaretle uğraşan zengin, haysiyetli, şerefli bir kadındı. Ücretle tuttuğu adamlarla Şam’a ticaret kervanı düzenlerdi. bunlar O’nun işlerini idare eder ve ticaretini yürütürlerdi .Hak teala Hz.Hatice’ye bol dünya malı vermişti. Fakat ardı arkasına geçirdiği sıkıntılı ve üzüntülü hadiseler onju dünyaya karşı soğutmuştu.

O zamanlar Zati saadetleri s.a.v.’in pak ve temiz ahlakı, namus ve haysiyeti dillere destan olmuş, bunun için de “EMİN” lakabı
ile anıla gelmekkteydi. Hz.Hatice bütün bunları hesaba katarak, büyük bir istekle, kendilerini, ticaret işlerini idare etmek hususunda vazifelendirmek için haber salar,
“Benim mallarımı Şam’a götürmek ve benim ticari işlerime bakmak istersen, kendi kölem Meysere’yi senin yanına katarım ve Şam’a gidersiniz. Ne kazanırsanız, başkalrına verdiğim haktan size daha fazlasını veririm” der.

Zatı saadetleri kabul eder, ticaret mallarını yükletip Basra tarafına doğru yola çıkar. Az bir müddet içinde mallarını iyi bir fiyatla satar. Mekke’ye dönüp hesap görüldüğünbde her defasınınkinin iki misli kazanç elde edildiğ i görülür. Hz.Hatice memnun olur o da konuşmuş olduğunun iki misli ni verir.

Zatı Saadetleriyle Evlenmesi

Hz.Hatice, etraflıca bir araştırma daha yapar. Kendilerinde evlenme arzusu başgösterir. Nefise isminde cariyesi ile haber gönderip, isteğini iletir, alınan cevap üzerine haberi amcası Amr İbn-i Esed’e ulaştırır.

Babası Ficar savaşında ölmüş bulunan Hz.Hatice’nin velisi bu amcasıydı ve onun işlerinide o görürdü. Hazret-i Resul-i Ekrem s.a.v. amcası Ebu Talib ve Amr İbni-i Esed her iki ailenin ileri gelenlerindendi. Aileler o zamnın örf ve adetleri gereğince Hz.Hatice’nin evinde toplanır. Nikahı Ebu Talib kıyar. Mehir olarak 500 altın mehir tesbit edilir. Hz.Hatice o sıralar 40, Resulullah 25 yaşlarındaydı.

İslamiyet

Allah Resulüne ilk vahiy nazil olduğu zaman, korkarlar, gelip durumu Hz.Haticeye anlatırlar. Hz.Hatice.
“Sen doğru konuşursun, sılayı rahmi gözeten kimsesin, emanete dikkat edersin, misafirperversin, halkın sıkınt8ılı ve üzüntülü zamanlarında yardıma koşarsın, Hak Teala seni yalnız bırakmayacaktır.”

Hz.Hatice (r.a), amcası Veraka İbn-i Nevfel’e gider, meseleyi anlatır. Devrin meşhur Hristiyan alimlerinden olan Veraka anlatılanları dinledikten sonra şöyle der.
“İşte bu Musa’ya görünen hususdur ki, şimdi de bunda zuhur etmiştir. Keşki benim kudretim ve imkanım olsa da O kavminin arasında ortaya çıktığı zaman kendisinin yardımına yetişebilsem. Keşki imkan olsa da sizin kavminiz onu yerinden ettikleri zaman kendisine yardım edebilsem.”

Veraka bu sözleri söyledikten kısa bir zaman süre sonra vefat eder. Resulullah’ın uzun bir müddet yardımcısı Hz.Hatice (r.a) olur. Derdini yalnız o dinler. Birlikte gizli gizli ibadet ederler. Bütün imkanını ona sunar, eline koluna kuvvet olur.

Sevgisi

Böyle bir bağlılıkla kocasına yönelen kadın elbetki onun rızasını alıp, ona itaat eder, onun rahat etmesini, huzura kavuşmasını düşünür. Bu bir yana Hz.Hatice (r.a.) öyle bir kadındı ki, dirayeti, zekası ve aklı ile kocasına karşı yönelen her türlü fenalığın önüne geçmesini bilmiş, kocasına muhalif bulunan müşriklere hadlerini bildirip, onların şerrinden korumayı başarmıştı.

Vefatlarından sonra bile Resulullah daima onu övgüyle anardı. Bu konuda Hz.ayşe (r.a) şöyle der.
“Hz.Haticeye ne kadar gıpta ederim. Başka hiç bir kadına gıpta etmem. Bir gün Resulullah’ın yanında Hz.Hatice’den bahis geçmişti. Bu benim damarıma dokundu. Döndüm dedim ki, o yaşlı bir kadındı. Şimdi Hak Teala sana daha iyisini ve daha güzelini vermiştir. Resulullah bu sözü duyunca kederlendihatta kızdı. Kızgınlıktan tüylerinin diken diken olduğunu hissettim. Şöyle buyurdular:
‘Yemin ederim ki böyle değil. ben ondan daha iyi bir kadına kavuşmadım. o iman getirmiş bir hatun idi. Onun iman getirdiğ i zaman halk bütün bütün kafir idi. O beni kabul etti, beni teşvik etti, kendi malı ve serveti ile bana yardım etti. Diğer karılarımdan çocuğum olmadığı halde Hak Teala bana ondan evlat verdi.”

Evet, Peygamberimiz Hz.Hatice haytta iken O’nun üstüne başka bir hanım almamıştı.

Ahlak ve Adetleri

Evlatlarına karşı çok şefkatli idi. Ev işlerini de hakkiyle bilen bir hatundu. Peygamberimize karşı büyük hürmeti ve sevgisi vardı. Hem peygamberliğinden önce hem sonrasında Resulullah ne buyurursa itiraz etmeden kabul eylerlerdi.

Faziletleri ve Menkibeleri

Hz.Ebu Hureyr (r.a) rivayet eder, Allah Resulu buyurdu:
“Dört hatunun faziletleri bütün dünya hatunlarınınfaziletlerinden üstündür. Meryem Bint-i İmran, Firavun’un karısı Asiye, Hatice bint-i Huveyled ve Fatma bint-i Muhammed”

Bir ara Hz.Hatice Resulullah’ı aramak için dışarıya çıkmıştı. o sıra bütün Araplar Zatı saadetlerine düşman idiler. Cebrail (a.s), kendine bir adam kiyafetinde görünür. Acaba bu adam düşmanmıdır, değilmidir diye Peygamberimizi ona sormaktan çekinir. Eve döndüğünde, Resulullah dönmüştür, olayı anlatır. Zatı saaadetleri buyururlar:
“Senin gördüğün ve beni sormak istediğin o zatın kim olduğunu biliyormusun? O Cebrail Aleyhisselam idi. Bana dönüp onun selamını sana bildirmemi söyledi ki, cennette senin için incilerden yapılmış bir bina hazırlanmıştır. Tabii orada böyle üzüntülü, sıkıntılı ve zahmetli külfetli şeyler bulunmayacakır.”

Bir ara Cebrail (a.s) Peygamberimizin huzuruna gelip:
“Hak Teala Haticeye selam eder. Sen bunu Hatice’ye ulaştırasın” Resulullah ulaştırır. Hz.Hatice:
“İnnallahe hüve’s-selam. Hak Teala selamın ta kendisidir. Cebraile de Selam olsun. Sana da Selam olsun Ya Resulallah”

Bu vaka Hz.Haticenin dini ferasetine delalet eder. Burada cevabında “Ve Aleyhisselam” (O’na da selam olsun dememiştir.)

Sahabiler ilk başta namazda teşehhüd okudukları zaman Et-Tahiyyatü Lillah demezler ve “es-selamü Al’llah” derlerdi. Peygamber efendimiz böyle söylenmesini men ettiler ve buyurdularki; “Allah Teala’nın esasen “Selam” ismidir. Bunun yerine “Ettahiyyatü lillah” deyiniz”

Bir ara Resul-i Ekrem (s.a.v) hasta olan kızı Hz.Fatime (r.a)’ı ziyaret eder. Buyurur:
– Kızım nasılsın?” Hz.Fatime arz eder:
– İyi değilim, hastayım, işin fena tarafı şu ki, evde yiyecek hiçbir şey de yok. Peygamberimiz buyurur:
– Kızım sen istemezmisin ki, dünyanın bütün kadınlarının hanımı olasın? Hz.Fatime arz eder:
– Babacığım, Meryem bint-i İmran ne idi? Peygamberimiz buyurur:
– O kendi devrinin kadınlarının hanımı idi, sen de kendi devrinin kadınlarının hanımısın. Hatice de son devrin kadınlarının en iyisi ve hanımıydı.

Evlatları

Hazret-i Hatice birbiri ardına üç kere evlenmek zorunda kalmış. Resul-i Ekrem dördüncü beyleri olmuştu. Bu evliliklerinden aşağıdaki çocukları doğmuştu:
1. Ebu Hale’den Hind isiml oğlan çocuğu.
2. Atik’den yine Hind isimli kız çocuğu
3. Sayfi’den Muhammed isimli oğlan çocuğu.

Hz.Hatice’nin iki çocuğunun ismininde Hind olmasına binaen künyeside Ümm-i Hind olmuştur.

Resul-i Ekrem (s.a.v)’den de Kasım ve Abdullah isimli iki oğulları olmuştur . Lakapları Tahir ve Tayyib idi ikiside İslam devrinde dünyaya gelmişlerdi. Dört kızının ismleride; Zeyneb, Rukayye, Umm-i Kulsum ve Fatime (r.a) dır. Kızların hepside İslamiyetten önce doğmuşlardır. Erkek evladı Kasım emekleme devrinden kurtulmuş yürürken vefat etti. Abdullah ise daha küçük vefat etti.

Vefatı

Hz.Hatice Resulullah (s.a.v) ile nikahlandıktan sonra 24 sene bir arada yaşadı. Nübuvvetin sekizinci senesi, Hicretten üç sen önce, Ramazan ayının başında vefat etti. O zaman daha namaz farz olmamıştı. Kendisine Cenaze namazı kılınmamıştır. Çünkü bu hüküm nazil olmamıştır. Haccun mezarlığına defn edildi Dünyada göremedik. Allah (C.C.) Cennetde görmek nasip etsin. Bizi ona misafir etsin. Resulullah misafiri severdi O’da Resulullah’ın sevdiğini severdi Şefaaatinden bizide nasiplendirsin.

KAYNAK:
1) Kadın Sahabiler, Mevlana Niyaz, Tercüme: Prof Ali Genceli, Toker Yayınları
2) Şamil İslam Ansiklopedisi
3) İslam Tarihi – Mekke Devri, M.Asım Köksal
4) Sahih-i Buhari

http://www.biriz.biz/sahabiler/peyhan1.htm

Hz. Hatice (r.a.)

Posted in Hatice, Hazreti Hatice, Hz. Hatice, Hz. Hatice (r.a.), Hz.Hatice, Uncategorized 4:03 pm tarafından Alperen Türkü

HZ.Hatice(r.a)

İNSANLIK ALEMİNE ŞEREF OLARAK ŞU DÖRT HANIM YETER : İsa’nın annesi Meryem , Firavun’un iman eden hanımı Asiye , benim hanımım Hatice ve benim kızım Fatıma…

Hadis-i Şerif:

Dinlerin en mükemmeli olan İslamın ilk mümini ,Peygamber Efendimiz(S.A.)’in ilk ve en sevgili zevcesi ,malını İslam ve Peygamber adına harcayan , Ehl-iBeyt’in annesi büyük insan Hz.Hatice(r.a) …

Rabbimizin rızası , Peygamberimizin değerli hanımı üzerine olsun… AMİN…

Cahiliye döneminde bile adına “pak” lakabı layık görülen Hz. Hatice(r.a)faziletli olmasının yanında kıvrak bir zekaya ve ferasete sahipti. Hz. Hatice (r.a) validemiz herkesin Resulüllah’ı (s.a.v) yalanladığı bir dönemde inanmış , var gücüyle destek olmuştu. Herkesin Resulüllah’ı (s.a.v) herşeyden mahrum ettiği zamanda O, bütün servetiyle O’nu destekledi.

Yirmibeş yıllık hayat arkadaşına karşı , saliha hanımların en güzide örneği oldu.
Hz. Peygamber’e (s.a.v)evlenmeyi kendisi teklif etti.Çünkü Ondan daha emin,dürüst,vefalı, haya sahibi ve güzel huylu bir kimsenin bulunmadığını gözleriyle görmüştü.
Resullullah (s.a.v) da Hz.Hatice(r.a) ile evlenmesinde isabetli karar verdiğini kısa zamanda anlamıştı. Evlendikten sonra bütün dünyaya emsal olacak şekilde bir hayat sürdürdüler.
Erkek ve hanımlardan en önce iman eden odur. O’nun iman etmesiyle bütün kavmi iman etti. Ölünceye kadar Resulullah’ın (s.a.v) yanından ve yardımından geri kalmadı. Hicretten üç sene evvel 65 yaşındayken Mekke’de vefat etti.

Allah (c.c) ondan ebediyyen razı olsun… AMİN…

Resulullah (s.a.v) Validemiz hayatta oluğu müddetçe evlenmediği gibi en hiç kimseyi onun kadar sevmemişdi. Bütün hayatı boyunca onu andı. Onun sevdiklerini sevdi, tanıdıklarını, yakınlarını ölümünden sonra da ağırladı…

Bir gün Hz. Aişe (r.a) validemiz evinde, ihtiyar bir kadın Resulullah’ı (s.a.v) ziyarete geldi. Efendimiz ona fazlasıyla ikramda bulundu. Abasını sırtından çıkardı, yere serdi ve üzerine oturttu. Kadın gittikten sonra Hz. Aişe (r.a) sordu :

– Ya Resulullah!… (s.a.v) Kimdi bu ihtiyar kadın?..
Resulullah (s.a.v) cevap verdi :
– Hatice’nin ziyaretçisi ve dostlarından idi. (Tirmizi)

İbrahim hariç diğer çocuklarının hepsi bereket sahibi Hz. Hatice (r.a) anamızdandı. Efendimizin ,

Hz. Hatice’den (r.a) olan erkek çocukları :
1- Kasım, 2- Et-Tayyib, 3- Et-Tahir …
1- Zeynep, 2- Rukiye, 3- Ümmü Gülsüm, 4- Fâtıma

Haticetü’l Kübra (r.a)Rabbimizin ve Resulullah’ın (s.a.v) yanında en büyük rütbeye erişmişti. Nitekim , Cebrail (a.s) , yedi kat göğün üstünden, alemlerin Rabbinden ona selam getirmişti.

Buhariden rivayet olunduğuna göre:
“Cebrail Aleyhisselam Resulullah’a (s.a.v) geldi ve buyurdu : “Hatice’ye Allah’ın selamı vardır.”
Validemiz bunu Resulullah’tan (s.a.v) işitince cevaben :
“Allah’ın (c.c) selamıdır, selam O’ndandır, Cebrail’in üzerine de selam olsun.” dedi.
olacaktır.

Validemiz hayatı boyunca hür ve şerefli yaşadı. İmanı tam , merhameti sonsuzdu.Hayatta iken Resulullah (s.a.v) onu sayar, ona ikram ve iltifat ederdi.

Hz. Aişe (r.a)’ den şöyle bir Hadis rivayet edilmiştir :
“Resulullah (s.a.v) kurban veya eti yenen herhangi bir hayvan kestiginde, “Hatice’nin tanıdıklarına bu etten gönderiniz.” buyururdu.
Ben bir gün bunun nedenini sorduğumda buyurdular ki : “Onun sevdiklerini, onun için seviyorum.”

Hz. Ali (r.a) ‘den :
“Resulullah (s.a.v) buyurdular ki : “Göklerin ve yerin en hayırlı kadını İmran kızı, Meryem ile Hüveylid’in kızı Hatice’dir… (Müslüm, Buhari ve Tirmizi)

Yine Efendimiz (s.a.v) buyurdular ki :
“Ya Hatice!… Cenab-ı Allah (c.c) Cennetinde sana Keseb (ortası oyulmuş lü’lü) den bir köşk yapmıştır ki o köşkte ne gürültü işitilir, ne de yorgunluk vardır.”

İşte Cennetle mükafatlandırıldığı apaçık mükemmel insan… Haticetü’l Kübra …Katıksız inançlılık ve mükemmellik timsali…

Allah (c.c) Hz. Hatice (r.a) validemizden razı olsun. AMİN…


Hz. Haticetül Kübra.

Posted in Hatice, Hazreti Hatice, Hz. Hatice, Hz. Hatice (r.a.), Hz.Hatice 3:55 pm tarafından Alperen Türkü

Hz. Haticetül Kübra..

Hz. Hatice’tül Kübra, Hz. Muhammed’in temiz, iffetli ve yüce ahlâk sahibi olan ilk hanımıdır. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, Milâdi 555. yılında olabileceği söylenmektedir.

O, Arapların Kureyş kavminin Hâşimiler boyundan ve Hâşimler boyununda, en asîl, pak ailelerinden idi. Babası Huveylid, annesi Fâtıma’dır.

Hâşimi hanımlarından olan Hz.Hatice, çok zengin ve ticaretle uğraşmaktaydı. Ücretle tuttuğu adamlarla Şam’a ticaret kervanları düzenlerdi. Hz. Muhammed’in doğru sözlü, güzel ahlâklı ve son derece kendisine güvenilen bir insan olduğunu öğrenince, ona ticaret ortaklığı önerdi. Hz.Muhammed, Hz.Hatice’nin bu teklifini kabul etti. Hz. Hatice onun başkanlığında bir ticaret kervanını Şam’a gönderdi. Aynı zamanda hizmetkârı Meysere’yi de onunla beraber gönderdi. Meysere, yolculuk sırasında Hz. Muhammed’de harikulâde hallere şahit oldu. Gittikleri yerde, Hz.Muhammed satacaklarını sattı ve alacaklarını da aldı. Ondan sonra geri döndüler. Hz. Hatice bu ticaret kervanından çok memnun oldu. Daha önce gönderdiği ticaret kervanlarına nazaran, bu sefer daha fazla kâr elde etti.

Hz.Hatice, Hz.Muhammed hakkında Meysere’yi de dinleyince, ona olan itimadı ve sevgisi daha da arttı. Ona anlaştıkları ücretten fazlasını verdi ve Hz. Muhammed ‘e evlenme teklifinde bulundu.

Hz.Muhammed, bu durumu amcası Hz.Ebû Tâlib’e anlattı. Hz.Ebû Tâlib, Hz. Hatice’yi, Hz.Muhammed için istedi. İki aile anlaştı. Düğünleri o zamanın örf ve âdetlerine göre, Hz. Hatice’nin evinde yapıldı. Düğünde, Hz.Ebû Tâlib ve Hz. Hatice’nin amcası Amr bin Esed birer konuşma yaptılar. İkisi de konuşmalarında hikmetli ifadelerde bulundular ve evlenecekler hakkında güzel şeyler söylediler. Ondan sonra misafirlere ikram yapıldı, yemekler yenildi. Daha sonra, Hz.Ebû Tâlib nikâhlarını kıydı, mehir olarak 500 dirhem altın tesbit edildi.

Hz.Hatice’tül Kübra, Hz.Muhammed ile evlendiğinde 38 veya 40 yaşlarında, Hz.Muhammed ise 25 yaşlarında idi. Hz.Hatice, Hz.Muhammed ile evlenmeden önce iki evlilik yapmıştır. İlk eşinin ölümünden sonra, tekrar bir evlilik daha yapmış ve ikinci eşinin de ölümümden sonra, bir müddet dul olarak yaşamıştır. Hz.Muhammed’in evlendiği ilk eşi ise Hz.Hatice’tül Kübra’dır. Hz.Hatice’nin, Hz.Muhammed ile evlenmesinde; onun güvenilir, dürüst ve güzel ahlâklı olmasının büyük rolü olmuştur.

Hz.Hatice’nin, Hz.Muhammed ile evliliklerinden iki erkek, dört kız olmak üzere altı evlâtları olmuştur. İlk erkek çocuklarının adı Kâsım’dır. İkinci erkek çocukları Abdullah’tır. Kâsım ile Abdullah arasında Zeyneb, Rûkiye, Fâtıma ve Ümmü Gülsüm adlı kızları dünyaya gelmişlerdir.

Hz. Hatice, Hz.Muhammed’e, Peygamberliğinden evvel son derece saygı gösterip onu mutlu ettiği gibi, Peygamberliği döneminde de, kadınlardan ona ilk inanan kişi olmuştur.

Hz.Muhammed’e ilk vahiy geldiğinde; tarife sığmaz bir heyecan içinde evine ulaştığında, bütün vücuduna bir titreme gelmişti. Hz.Hatice’ye; “Beni örtün” dedi ve yattı. Önemli bir şey olduğunu anlayan Hz.Hatice hiçbir şey sormadan, evde bulunan örtülerle üzerini örttü. Bir müddet sonra kendilerine gelen Hz.Muhammed, olayı ilk olarak Hz.Hatice’ye anlattılar.

Hz.Hatice:

“Allah” dedi; “Sana kötülük vermez; sen yakınlarını unutmazsın, emanete hıyânet etmezsin, yoksulları gözetirsin, konukları ağırlarsın. Allah sana hayır ihsân eder.”

Hz.Hatice, Hz.Peygamber’e dâimâ destek oldu, ona moral verdi, son derece güzel davranış ve sözleri ile, onun başarılarına katkıda bulunmaya çalıştı.

Hz. Hatice’tül Kübra, Allah’ın selâmına ve Hz.Peygamber’in övgüsüne nâil olacak derecede fazîletli ve şerefli bir kadındı. Hz.Hatice îmanda, sabırda, iffette, güzel ahlâkta, kısacası her yönü ile örnek olan bir anneydi.

Hz.Muhammed:

“Hıristiyan kadınlarının en hayırlısı İmrân’ın kızı Meryem, Müslüman kadınlarının en hayırlısı ise, Hüveylid’in kızı Hatice’dir” buyurdu.

Bu konudaki diğer bir hadîsinin meâli de şöyledir:

“Dünya ve âhirette değerli dört kadın vardır. İmran’ın kızı Meryem; Firavun’un karısı Asiye, Hüveylid’in kızı Hatice ve Muhammed’in kızı Fâtıma.”

Bir gün Cebrâil Aleyhisselâm, Hz.Peygamber’e gelerek şöyle buyurdu:
“Hatice’ye Allah’ın selâmlarını söyle.”

Hz.Peygamber:

“Yâ Hatice, bu Cebrâil’dir, sana Allah’tan selâm getirdi” deyince, Hz. Hatice, Allah’ın selâmını büyük bir memnuniyetle kabul etti ve Cebrâil Aleyhisselâm’a iadei selâmda bulundu.

Allah’ın rızâsını, yuvasının mutluluğunu, dünya ve âhiretin huzûr ve saadetini düşünen bütün anneler için, en güzel örneği teşkil eden Hz. Hatice’tül Kübra, Hz.Muhammed’in, Peygamberliğinin 10. yılında (Milâdi 620), Ramazan ayında vefât etmiş ve Mekke’deki Hacun kabristanına defnedilmiştir.

En doğrusunu Allah bilir.

Kaynak: http://www.ziyababa.org.tr/hzhatice.asp